Didim Tapınağı
Anadolu´da Bir Kehanet Merkezi
Åžimdilerde “Orakl”ların yaÅŸadıkları veya geçerli oldukları dönem MÖ 700 ile MS 300 arasındaydı. Sözcüğün üç anlamı vardır ya da üç ÅŸeyi tanımlar; birinci anlamda “Orakl” tanrıların konuÅŸtuÄŸu kiÅŸidir, ikinci anlamda geçerli yani güncel olan tapınak veya çekinilen, saygı duyulan tanrıdır, üçüncü anlamda ise tanrı tarafından kahin aracılığı ile verilen cevaptır.
Batı Anadolu´nun yani İyonya´nın baÄŸrında bulunan Söke yakınlarındaki Didim Apollo Tapınağı 1700 öncesine kadar yaklaşık ikibin yıllık bir “Orakl” merkeziydi. Antik Dünya´dan günümüze gelen bu baÅŸ döndürücü Tapınak, geçmiÅŸe terk ettiÄŸimiz ve unuttuÄŸumuz görkemin ve de gizemin muhteÅŸem bir örneÄŸi olarak gözlerimizin önünde hala durmaktadır.
MeÅŸhur “Orakl”lar
Didim Tapınağı
Anadolu´da Bir Kehanet Merkezi
Åžimdilerde “Orakl”ların yaÅŸadıkları veya geçerli oldukları dönem MÖ 700 ile MS 300 arasındaydı. Sözcüğün üç anlamı vardır ya da üç ÅŸeyi tanımlar; birinci anlamda “Orakl” tanrıların konuÅŸtuÄŸu kiÅŸidir, ikinci anlamda geçerli yani güncel olan tapınak veya çekinilen, saygı duyulan tanrıdır, üçüncü anlamda ise tanrı tarafından kahin aracılığı ile verilen cevaptır.
Batı Anadolu´nun yani İyonya´nın baÄŸrında bulunan Söke yakınlarındaki Didim Apollo Tapınağı 1700 öncesine kadar yaklaşık ikibin yıllık bir “Orakl” merkeziydi. Antik Dünya´dan günümüze gelen bu baÅŸ döndürücü Tapınak, geçmiÅŸe terk ettiÄŸimiz ve unuttuÄŸumuz görkemin ve de gizemin muhteÅŸem bir örneÄŸi olarak gözlerimizin önünde hala durmaktadır.
Didim ve Lucifer İlişkisi
Didim Tapınağı
Apollo ve Lucifer iliÅŸkisi
Antik Yunan´da ve İyonya´da (Batı Anadolu) “Orakl” merkezleri birçok yerdeydi. Fakat daha önce mitolojiye bir göz atmak yararlı olacaktır. Apollon, en büyük tanrı olan Zeus ile sevgilisi Leto´nun oÄŸludur, Zeus´un kıskanç karısı Hera´dan kaçan Leto, Delos Adası´ndaki Kynthos Dağı´na gelir ve orada Apollo ile kızkardeÅŸi Artemis´i doÄŸurur. Mitlere göre doÄŸum esnasında, göklerden altın pırıltılı yaÄŸmurlar yaÄŸmış, güller açılmıştır.
Apollon, ışığın tanrısıdır, ona “Phoibos” yani “ışıldayan” veya “ışığı getiren” olarak da tanınır; burada ezoterik anlamda Apollo´nun Åžeytan´ın majikal tanımı olan “Lucifer” ile özdeÅŸleÅŸtiÄŸi farkedilir. Apollo´nun ve Lucifer´in ışığı ya da daha uygun tanımla bilgiyi vermesi, özde saklı olan sembolizmanın ifadesidir. Ve Apollo aynı zamanda da kehanetlerin tanrısıdır, üstteki sembolizmadan yola çıkarak geleceÄŸin bilgisinin insana verildiÄŸi noktasına ulaşırız ve o zaman da pagan inançlara karşı doÄŸan tek tanrılı semavi dinlerin kehanetlere neden karşı çıktığı anlaşılır. Tüm pagan kültürü ve gelenekleri yok etmek zorunda olan günümüzde yaÅŸayan üç büyük semavi din ve onların uzantısındaki inançlar doÄŸal olarak gelecekten haber vermeyi ÅŸeytansı tanımlamışlar ve korkutarak yasaklamışlardı.
Apollo, kehanetlerin babasıydı ve “Orakl” merkezleri onun adına ve onurunaydı. Delphi, Claros ve Didima bunların en önemlileri ve etkin olanlarıydılar. Didima ya da “Didymaion” sözcüğü “ikiz” anlamına gelir, ikiz kardeÅŸleri yani Apollo ile Artemis´i kasdetmektedir.
Didim´de 25 Metrelik Dev Apollo
Didim Tapınağı
25 Metrelik Apollo Heykeli
Didima´daki Apollon Tapınağı, bugün Aydın ili hudutları içinde Söke kazasına bağlı Yenihisar (Yoran) köyü mevkiidir. Tapınak, antik çağlarda Miletos´un yaklaşık 19 km. güneyindeydi. Bilindiğine göre, şimdiki Tapınağın bulunduğu yerde ünlü İyonya göçünden ve Miletos kentinin kuruluşundan önce de eski bir tapınak vardı. Arkaik Dönem´den kalan bu eski Apollo Tapınağı, krallar tarafından hatta Lidya Kralı Krezüs tarafından da ziyaret edilmişti. İlk inşaatın MÖ 8. Yüzyıl´da yapıldığı ve yaklaşık MÖ 560´larda şimdiki büyük tapınağın tasarımlandığı Alman arkeologlar tarafından ileri sürülmektedir. MÖ 5. ve 6. Yüzyıllar´da, Tapınağın etkisi azalmaya başladı.
5. Yüzyıl´da Persler Batı Anadolu´ya yani İyonya´ya geldiler. Tapınak, çevresindeki yerleÅŸim alanı ve içerde bulunan bronzdan yapılma dev Apollo heykeli (Bronz Apollo heykeli, 25 metre yüksekliÄŸindeydi ve çatısız iç avluda “Cella” duruyordu, çevresi mitolojik yaratıklarla süslenmiÅŸti.) Pers Kralı Darius tarafından yok edildi. Tapınak 180 yıl boyunca harabe olarak kaldı. Büyük İskender´in Persleri kovmasının ardından yeni bir yükseliÅŸ dönemi baÅŸladı. İskender Tapınağın yeniden yapılması emretti, sonra Suriye Kralı I. Sleukos, Persler´in kaçırdığı Apollo heykelini TapınaÄŸa geri getirtti. MÖ 300´de günümüzdeki Tapınak, Efesli Paionias (Artemis Tapınağı´nın mimarlarındandı) ve Miletos´lu Daphis tarafından inÅŸa edilmeye baÅŸlandı.
Ama proje çok büyük tutulmuÅŸtu, bu nedenle de tamamlanamadı, inÅŸaat MS 200´lerde dahi bitmemiÅŸ, geçen beÅŸ yüzyıla raÄŸmen sonuca ulaşılamamıştı. Roma İmparatorları´nın desteÄŸine raÄŸmen yine de inÅŸaat tamamlanamadı, bugün dahi inÅŸaatın eksiklikleri görülmektedir (traÅŸ edilmemiÅŸ taÅŸlar, yivsiz sütünlar ve ücretini alamamış taÅŸ ustalarının imzalarının durması gibi..). Tapınak düz bir alan üzerinde deÄŸildir, bu nedenle yapı zaman içersinde kaymış ve bu nedenle de ön kısmına yay biçiminde bir takviye duvarı yapılmıştı. Temeller, depremlere karşı ızgara biçiminde yerleÅŸtirilmiÅŸti. Yapının ölçüleri 109.34 x 51.13 metre olarak tahmin edilmektedir. Toplam 112 sütun bulunuyordu (Bazı uzmanlara göre 124 sütün vardı). Ön giriÅŸte görülen 7 yüksek basamaklı, 3.5 metre yüksekliÄŸindeki kaide (krepis), hem Hellenistik bir evrimin simgesi, hem de çukurda kalan o bölümü yükseltmek içindi. Tapınağın en çarpıcı yeri kuÅŸkusuz önünde 1.45 m. yüksekliÄŸinde bir eÅŸik bulunan dev kapıdır. Bu büyüklük, mimari bir nedene dayanmıyordu, dini bir amaçtı ve bir kehanet merkezi olması etkindi. Tapınak, MS 200´lere kadar yarı inÅŸa edilmiÅŸ haliyle kullanıldı; Hıristiyanlığın yayılması ve çok tanrılı inancın çökmesiyle içine bir kilise yapıldı ama bir yangın sonucunda tüm yapı zarar gördü. MS 395´de İmparator Theodosius; “tüm kehanetleri boÅŸ iÅŸ ve umut” ilan ederek yasakladı. “Orakl”ın sonu gelmiÅŸti. Bizans döneminde askeri garnizon olarak kullanıldı ve ikinci bir yangın yaÅŸandı. 1493´deki büyük deprem tapınaÄŸa çok zarar verdi. Ve bundan sonra tamamen terk edildi; ta ki 18. Yüzyıl´a kadar… Tapınak´tan ilk kez ünlü gezginler Texier ve Nevton söz ettiler; 1858´de İngilizler, 1872´de Fransızlar çalışmalar yaptılar. 1904´ten sonra Wiagand baÅŸkanlığındaki Alman ekibi Tapınağı ÅŸimdiki haline getirdi.